Kimlik

Ne kadar da basit bir kelime aslında baktığımızda. Aklımızdan dilimize ilk düşüşü ve sesli bir ifade ile somutlaştığında sanırım birçoğumuzun aklına cüzdanımızda/cebimizde taşıdığımız; yaşadığımız ülke sınırları içerisindeki mevcudiyetimizi ifade eden bir kart olarak canlanıyor zihnimizde. Gelin bir de TDK’ya bakalım. TDK’da “kimlik” kelimesinin ilk anlamı “toplumsal bir varlık olarak insanın nasıl bir kimse olduğunu gösteren belirti, nitelik ve özelliklerin bütünü” olarak karşımıza çıkıyor. Açıkça söylemem gerekirse ilk sırada bu tanımı beklemiyordum ve bu tanımlama beni şaşırtmakla birlikte; bir önceki cümlemde somutlaştırdığım nesneyle karşılaşmadığım ve hatta daha derin bir bağlamda ele alındığı için mutlu etti.

Acemiliğim dolayısıyla yazıp yazıp siliyorum. Hiç kolay değilmiş her bir kelimesi, her bir cümlesi üzerinde çokça düşünüldüğü, araştırıldığı ve yazmadan önce mutlaka bir temele dayandırmak için maksimum çaba gösterildiğini fark ettiğim Oğulcan Gülseven’e; hiçbir dayanağım olmadan (TDK verisini gözardı edersek) yalnızca kendi zihnimi ve hissiyatlarımı ifade etmeye çalışmak. Ama deneyeceğim.

“Kimlik” olgusunu ele almak istedim Oğulcan, çünkü fark ettim ki her gün muhakkak bir yerlerde dahası birbirinden çok farklı yerlerde ben bu kelimeyi telaffuz ediyorum. Peki neden bu kelimeyi kullanmaya ihtiyaç duyuyorum?


İlk aşamada tabi ki kelimenin köküne bakmak istedim. “Kim”. Aslında bizi zorlayan -yani beni- zorlayan kısım burası: “kim”. Bu sorunun yanıtı olarak beklediğimiz olasılıkları düşündükçe kocaman bir muamma ile karşılaşıyorum.

  • O kim/di?
  • Özel isimle mi cevap vermeliyim? / Hayatımdaki yerini ifade eden bir tanım mı kullanmalıyım?

Kim sorusu ile sorulan kişinin sahip olduğu özel ismi söyleyip geçmek kolay. Ama ben bugün -yani bu yaşımda (27)- herhangi başka biri bana “O kim/di?” diye sorduğunda; yukarıdaki diğer seçenekte kayboluyorum. Tanıdığım herkes benim için bir anlam ifade ediyor olmalı ancak bu o kadar muğlak kalıyor ki zihnimin derinliklerine indikçe… Ancak bu anlamlar için kullandığımız kelimeler sanki bizi -yani en azından beni- sınırlandırıyor gibi hissediyorum.

Yazdığım bu metni edebi olarak hangi türe dahil edebiliriz bilmiyorum ama bana soracak olursan ben şuan elimde kahvemle karşımda sen oturuyormuşçasına seninle sohbet ediyorum ve konuşma sırası bende.

Ve evet “isimsizleştirmek” Oğulcan şuan gerçekten tam olarak şuan aklıma geldi bu. “İsimsizleştirmek” dersem aklına ne gelir? İnan fikirlerini çok merak ediyorum ve biliyorum ki elbet bir cevabın olacak çünkü bu bir sohbet ve söz sırası sana da gelmeli ancak takdir edersin ki sen uzun uzun anlatırsın ben aklıma gelen bir sürü şeyi senin fikirlerinin derinliklerinde kaybederim. Bu yüzden önce ben başlasam müsaadenle? Teşekkür ederim 😊

Bir insanı, kendi hayatında nereye koyacağını bilemediğin ve bunun için gerçekten uzun uzun düşündüğün oldu mu hiç? Evet, benim de oldu.

Bir kimlik ya da daha düz ifade ile “biri” senin ve benim hayatım için “herkes” olabilir mi? Bu soruya geniş zaman için cevap veremiyorum ancak geçmiş zaman için verebilirim sanırım.

  • Olmadı.

Ancak “birçok kişi” oldu. Ve beni bu konuya yönlendiren de sanırım bu “birçok kişi” oldu. Tabi ki sahip olduğu özel ismi söylemeyeceğim ve lütfen şimdi o dudaklarını kulaklarının yakınlarından toparla; çünkü tahmin ettiğin isimlerden hiçbiri değil, inan bana.

Neyse konuya dönecek olursam, bir gün bir arkadaşım -yani “biraz biri” bana “birçok biri” için “O kim?” diye sordu. Ve ben yanıt veremedim. Gerçekten sustum sadece. Adını söyleyip geçemedim bile çünkü hayatımda öyle bir yere sahip olmuştu ki benim için onun ismi benim hayatımdaki yeriydi.  O gece evime dönüp yatağıma uzandığımda aklımda tek bir soru vardı: “Kim o?”.

Evet bir ismi vardı; sonra kan bağımız yoktu (yani bir akraba değildi), bir yerde tanışmıştık ama “arkadaşım” diyebilir miydim, çok şeyimi paylaşmıştım/paylaşıyordum ama “dostum” diyebilir miydim, sarılıyor/özlüyor/düşünüyor/mutlu oluyordum peki sevgilim diyebilir miydim? Tüm bunları tek tek düşünürken hepsine verdiğim cevap “hayır” oldu. Benim için birçok kimliğe, birçok tanıma sahip/ti; bununla birlikte, çocukluğumuzdan itibaren öğrenmeye başladığımız bu sıfatların hiçbiri tam olarak ona olmuyor/du. Yani hem birçok biri hem de “isimsiz” oldu.

O günden sonra hem hayatımdaki insanları hem de yeni tanıdığım insanları kendi içimde değerlendirirken “birçok biri”, “hiçkimse”, “biraz biri” gibi yeni zamirler kullanmaya başladım.

Ve en keyifli yanı da hayatımdaki “biraz biri” ya da “birçok biri” bana bir diğer “biraz biri”den bahsederek “O kim?” diye sorduğunda ve verdiğim bu cevaplardan herhangi birini duyduğunda yaşadığı şaşkınlık ya da belki de beklemiş olduğu cevabı alamamış olmanın vermiş olduğu hayal kırıklığını görmek… İşte kısıtlamalarla dolu hayatımızda kendim için açabildiğim özgürlük alanı; isimsizleştirebildiğim kimlik ordusu…

Yorum bırakın